Öncelikle bize zaman ayırdığınız için size teşekkür ederim. Dieter Sauter kimdir bize kendinizi tanıtır mısınız?

Serbest yazar, yonetmen ve fotoğrafçı olarak 1991’den beri İstanbul’da yaşiyorum.

Tübingen Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra 1981 yılından itibaren Bavyera televizyonu’nda muhabir olarak çalışmaya

başladım. 1992 – 2005 yılları arasında İstanbul’daki ARD Stüdyosu’nun yöneticisi olarak Türkiye ve İran haber alanında görev yaptım. Bu süre zarfında bu bölgede, bölge ile ilgili fotograflar ve 50’ye yakın belgesel film çektim.Belgesellerim arasında İran’ın günümüz tarihi, şehirleri ve gelişimi üzerine programlar; Bizans, Selçuklu ve Osmanlı İmparatorlukları ve bunların tarih ve kültürleri hakkında birçok bölümden oluşan belgeseller; Van Gölü, İstanbul’daki Adalar veya eski Antiochia (Antakya) gibi Türkiye’nin birbirinden farklı birçok şehir ve bölgesi hakkında seyahat günlükleri (Doğu’dan Öyküler); Türkiye’den sanatçı, tasarımcı vs yaşam öyküleri (Yaşar Kemal, Ümit Ünal vs) ve Türk mutfağı üzerine 6 bölümlük bir seri (Enfes/Lezzetli Doğu) bulunmaktadır.

2005’ten bu yana yayımlanmış 3 kitabım bulunmaktadır: Bunlar 2006’da ‘Bilinmeyen Türkiye’de Buluşmalar’ 2007’de ‘Türk Ruleti, Boğaz’daki Yeni Güç’ 2008’de ‘İstanbul, bir Fotoğraf Kitabı’. Ayrıca 2008’de bir cok ulusal ve uluslararasi film festivalinde gosterilen “Bunu Gerçekten Yapmalı mıyım” adli Sinema filminin yapımcılığını üstlendim.

Fotoğrafla ilk tanışmanız ne zaman oldu? Sizi etkileyen faktör neydi

Lise yillarimdan beri mimarlik, film yapimi, fotografcilik ve guzel sanatlar gibi ‘goruntu’ nun on planda oldugu alanlarda calistim. Bu yuzden fotografla cok erken yillarimda tanistim.

Fotoğrafı ve fotoğrafçılığı bir sanat olarak görüyor musunuz? Yoksa Ara Güler’in dediği gibi ‘’ görsel tarihçiler’’ midir fotoğrafçılar?

Benim amacim ‘iyi’ fotograf cekmek. Fotografin ve Fotografciligin sanat olup olmadigi konusu ile ilgilenmiyorum. Sergime gelenler bazi fotograflarimi begenirlerken bazilarini da begenmiyorlar ki bu cok normal. Yine ayni sekilde bunu sanat olarak gorup gormedikleri de onlari ilgilendiriyor.

İstanbul’a gelelim. 1991 yılında bir iş geldiniz ve o günden beri burada yaşıyorsunuz. Karar verdiğiniz ana dönmenizi istiyorum, neydi sizi etkileyen? Bir insanın memleketini, işini, sevdiklerini bırakıp başka bir ülkede yaşamasına karar vermek kolay olmamalı?

Aslinda ne Turkiye ye gelmeyi nede burada kalmayi planlamadim. Kucuk bir is icin 3 gunlugune Istanbul’a geldim. Akabinde bir sene otelde yasadim. Cunku her an geri donebilirdim. Bir senenin sonunda artik bir ev kiralamaliyim diye dusundum. Kisaca ben Istanbul’u secmedim. Istanbul beni secti.

Artık İstanbul’a yabancı olduğunuzu söylemek doğru olmaz, çünkü burada yaşayan birçok insandan daha fazla İstanbul’u yaşadığınızı düşünüyorum. Ancak ilk yıllarda bir fotoğrafçı olarak burada yaşamanın zorlukları nelerdi? Rahatlıkla çalışabiliyor muydunuz?

Istanbul’dan once dunyanin farkli yerlerinde yasadim ve calistim. Bu yuzden benim icin Istanbul’da fotogrfacilik yapmak dunyanin baska bir yerinde fotografcilik yapmaktan ne cok daha zor ne de cok daha kolay.

Çekim yaparken en çok zevk aldığınız konu neydi?

Benim icin her zaman en son uzerinde calistigim fotograf projesinin konusu o donem icin en cok zevk aldigim konudur.

Çok isteyip de çekemediğiniz bir tema var mı?

Isteyip de cekemedigim tabii ki onlarca proje var. Ote yandan cekmeyi planladigim bir okadar proje de sirasini bekliyor.

Dijital makinelerin çıkmasıyla birlikte adeta yeni bir sektör oluştu ve tabir yerindeyse fotoğrafçılıkta da bir patlama yaşandı. Türkiye’deki fotoğrafçılığa eleştirel bir gözle baktığınızda nasıl değerlendiriyorsunuz?

Fotografcilikta dijital teknlojilere karsi degilim, aksine dijital teknolojinin fotografciliga yeni baslayanlar icin cok faydali ve islerini kolaylastirici oldugunu dusunuyorum. Sonuc itibari ile amac iyi bir fotograf cekmektir. Hangi teknoloji ile cektiginiz onemli degildir.

Anadolu kültürü binlerce yıllık bir geçmişe sahip ve köyden kente göçün hızlanmasıyla birlikte hızlı bir süreçten geçiyor Türkiye. Bununla birlikte sanayileşmenin de etkisiyle birlikte Anadolu’da terzilik, kalaycılık, kozacılık, semercilik ve buna benzer birçok el sanatları son demlerini yaşıyor. Bu konularda bir belgesel çalışmanız var mı?

Butun bu bahsettiginiz konularda bircok belgesel cektim. Arzu edenler bu belgesellerle ilgili ayrintili bilgileri www.dieter-sauter.com adresindeki web sitemden edinebilirler.

Gelelim Goethe Projesi kapsamındaki fotoğraf serginize. Nasıl oluştu bu proje? Planlamış mıydınız? Yoksa verdiğiniz eğitimler sırasında kendiliğinden mi gelişti?

Hic bir fotograf projemi nasil sergilenecegini onceden dusunerek yola cikmam. Benim icin Projeyi bitirmek onceliklidir. Bu sergim kapsamindaki Kadin Portrelerinin cekiminde Goethe Enstitusu bana cok destek verdi. Akabinde yine bu fotogrflarin bu sekilde sergilenmesi fikri de onlardan geldi. Butun bunlardan dolayi Goethe Enstutusune tesekkurlerimi de ozellikle burada belirtmek isterim.

Çekimleri yaparken tahmin ettiğinizden daha az zorlandığınızı belirtiyorsunuz. Neden?

Baslangicta sergimdeki Isci ve Kadin portrelerini cekmek icin yola ciktigimda bunun zor olacagini dusunmustum. Ama aksine cekimler cok iyi gecti. Cunku butun bu insanlar onlarin bu proje icin fotograflarini cekmek istedigimde cok mutlu oldular ve bu projede yer almaktan gurur duydular.

Bundan sonraki süreçte projeleriniz nelerdir? Bahseder misiniz?

Su an ayni anda iki Fotograf ve iki Belgesel film projesi uzerinde calisiyorum. Prensip itibari ile Projerin icerikleri uzerinde projeleri bitirmeden konusmayi dogru bulmuyorum.

30. April 2014